SEÇTİKLERİMİZ – DİLEK ÜĞÜDEN’in Didem Madak üzerine Listelist’teki yazısı – “Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!”
DİLEK ÜĞÜDEN
“Çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım!”
Birçoğumuz bu dizesinden tanırız Didem Madak‘ı. Kısacık ömrüne sığdırdığı acı dolu şiirleri ise bilmez çoğu kimse.
Didem Madak 2011’de, daha 40 yaşındayken hayatını kaybeden ama bize şiirleriyle çok derin anlamlar bırakmış bir şairdir. Biz de size onun kısa yaşam öyküsünü anlatalım istedik; üstelik hayatı ve şiirleri için bir dönüm noktası olan annesini anlattığı “Annemle İlgili Şeyler” isimli şiiriyle.
Sevgili Anneciğim…
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc’un ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
Dili geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun
Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
Durmadan soluyormuş gibi.
Didem Madak 8 Nisan 1970’te annesi Füsun’un kızı olarak dünyaya gelir. Özellikle annesi Füsun diyoruz; çünkü doyamayacağı annesi, onun hayatı ve şiirlerindeki en önemli şeydir… Bir de kızkardeşi Işıl vardır; ona da sıkça yer verir şiirlerinde Madak.
Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim Burdur gölünü
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü
Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum.
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi
Kışbaşında bir ton kömür yığarlardı kapıya
Bazen görülen rüyalar gibi kapkara
Bir ton rüya çıtırdarken
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
Kar yağdıktan sonra bambaşka.
Sanki hep buluğ çağındaydın.
Kuşlar zaptederdi sonra her yeri, sabahları
Binlerce kez söylerlerdi, söyleyeceklerini.
Bizim hiç anlamayacağımız bir şeyi.
Füsun daha 38 yaşındayken beyin kanseri yüzünden yaşamını kaybeder. Ve o sırada Didem 12, kızkardeşi ise 7 yaşındadır… Annesinin ölümü, küçük sayılabilecek yaşına rağmen Didem’in ruhunu öyle yaralar ki; onun ölümünün her detayını görebilirsiniz şiirlerinde…
“On dört yaşındaydı ruhum bayım
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri…”
Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı.
Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında
Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi
Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar…
Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.
Ben bu eve Muc’un ucuz evi diyorum.
Yokluğunda böyle oldum.
Mucize öldükten sonra, buraya taşındım.
Ve inan
Muc bu evi bana ucuza verdi.
Didem ve kardeşinin şiirle tanışması teyzeleri sayesinde olur. Teyzeleri, annesinin ölümünden sonra Didem ve kardeşine, Füsun’un gençliğinde tuttuğu defteri verir. Defterine dönemin ünlü şiirlerini yazmıştır Füsun. Hem annelerinin şiir defteri hem de teyzelerinin 25 yıllık Varlık dergisi koleksiyonu kaynaştırır şiirle bu iki kardeşi.
Yaşasaydın, hayatının ortasına, güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
diye başlayan bir çocuk romanında…
Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
bu acımasız ölü anne sesini.
İzmir’de tamamladığı lise eğitiminin ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girer Didem. Ama okulun ilk senesinde evlenir ve okulu bırakır. Küçük yaşında yaptığı bu evlilik ise bir kaç sene sonra biter.
Boşandıktan sonra, maddi durumunun elverişsizliği yüzünden bir bodrum katına yerleşir Didem ve orada başlar asıl şiirlerini yazmaya.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim…
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.
Bodrum katında yaşadığı yıllara aittir en sevdiğimiz şiirleri Didem Madak’ın. Bu yıllardan sonra 3 yıl boyunca örtündüğü ve bir süre tasavvufla ilgilendiği söylenir kendisinin. Kızkardeşi Işıl’a, örtünerek kadın kimliğinden sıyrılmanın onu rahatlattığını söylemiştir Madak. Bir de o dönemde, çıkan af sayesinde yarıda bıraktığı Hukuk Fakültesi’ni bitirir.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne.
NOT: Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
Anne.
Didem’in yazdığı şiirlerle bir yerlere gelmek gibi bir derdi yoktur. Kızkardeşi Işıl, onun bu tavrından emin olduğu için Didem’in bodrum katında geçen yıllarında yazdığı şiirleri toplayarak şiir yarışmasına gönderir. Sonra da “Grapon Kağıtları” isimli bu dosya, ödülün sahibi olur. Ve ödülünü almaya gittiği gün örtüsünü çıkarır Didem.
Sonraki yılları ise İstanbul’da geçer usta şairimizin. 2005 yılında, eşi Timur’la evlenir ve 3 yıl sonra da kızı Füsun’u dünyaya getirir. Kızının doğumundan sonra şiir yazamaz Didem Madak.
Canım kızım, cehaletimden şair oldum. Annesizlikten. Sen sakın şair olma!
Didem Madak’ın, annesi Füsun’la başlayan hikayesi, kızı Füsun’la son bulur. Madak, yakalandığı kolon kanseri yüzünden tıpkı annesi gibi genç yaşında(41) yaşamını yitirir…
Madak’ın 2009 yılında Şükran Yücel’e gönderdiği e-postanın ekindeki metin aynen şöyledir:
“Canım Kızım
Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!
Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!”