KORKUT AKIN Deniz Bağrıaçık’ın kitabı üzerine yazdı: “Tarih boyunca uğrak yeri olan bu kentte, her coğrafyadan, her kültürden, her yetenekten insanla karşı karşıyasınız… Onlardan bir şey öğrenmeniz kadar onların da sizden öğreneceği bir şeyler vardır muhakkak. Yani ne onlar farklı ne biz farklıyız.”
KORKUT AKIN
Şairin, şiirce betimlediği Anadolu, hani şu, Nuh’a beşikler vermiş, Havva Ananın bile dünkü çocuk sayıldığı coğrafya… ve bu coğrafyanın en göz alıcı, en ilgi çekici, en güzel köşelerinden biri, belki de birincisi, İstanbul. Hep önde olmuş, hep gözde olmuş… Tam tanımlarsak, tarih boyunca “küresel kent” olmuş. Dolayısıyla da hep kozmopolit ve kozmopolitik, iki anlamda da…
Sosyolojik ve politik
Gözde oluşuyla doğru orantılı, kültürler mozaiği oluşturacak hemen tüm argümanlar mevcut İstanbul’da. Bu, aynı zamanda bir yol ayrımı, bir atak fırsatı, bir yenilenme olanağı… İstanbul’da bir araya gelenler, ayrılsalar da ayrılmasalar da bir sentez oluşturuyorlar ister istemez. Bir anlamda, temel atıyorlar diyebiliriz; geliştirip çeşitlendirmek onlara kalmış.
Bunca bir aradalığın dönüşümlere yol açacağı öngörülebilir, ama tarih boyunca böyle mi olmuştur acaba?
Göründüğünden de karışık…
Doktora tezi hazırlıklarındaki sosyolog Deniz Bağrıaçık (umarım tamamlayıp başarmıştır), “Sorsana, Bizi Sevmiş mi?” çalışmasında, İstanbul’un, günümüzdeki yabancılarının tanıklığını anlatıyor. “Bizans eskisi” bir ülke(!)de değerbilmezlikle iç içe yarı küçümsenen, yarı özlem duyulan insanların bakışını tanıyoruz.
İki aydır elimden düşmeyen bu ilginç tanıklık kitabı, çok önemli… Her seferinde başka bir şey buluyorsunuz ve her seferinde yeni sonuçlara ulaşıyorsunuz. Her seferinde sizi yeni sentezlere taşıyor. Bu, üçüncü oturuşum üzerine yazmak için. Bir şeyler eksik kalıyor, onu tamamlamak için sayfaları karıştırıyorum, yeni notlar alıyorum, yeni cümlelerin altını çiziyorum… tabii, yazıyı yenilemem gerekiyor.
Biz mi farklıyız, onlar mı?
Tarih boyunca uğrak yeri olan bu kentte, her coğrafyadan, her kültürden, her yetenekten insanla karşı karşıyasınız… Onlardan bir şey öğrenmeniz kadar onların da sizden öğreneceği bir şeyler vardır muhakkak. Yani ne onlar farklı ne biz farklıyız. Ama bir şey var ki, biz onları hep küçümsüyoruz niyeyse. Yazar açıkça ifade etmemiş, satır aralarından buram buram kokuyor…
Kadın yaşam özgürlük!
Dört kısım, on altı bölümden mürekkep (Selçuk Altun’a selam olsun) kitabın içinde İstanbul ile imtihandan toplum analizine, İstanbul’un, İstanbulluların ve yaşayan yabancıların karakter değişimlerinden çalışma koşullarına kadar çok geniş bir yelpaze açıyor Deniz Bağrıaçık. “Ver elini sevgili olalım” da var, “Kadınların İstanbul’u” da…
“Oturduk konuştuk, çay sigara içtik, tam ayrılacakken telefon numaramı istedi, o zaman anladım kadınların neden bu kadar uzak durduğunu…” yeterli sayılır mı, kadınların durumunu açıklamaya? Sahi, erkekler için de geçerli bu, neresinden bakarsanız bakın.
Kim bizi nasıl bilirse…
…Onun için öyleyiz. Kendimizi haklı çıkaracak her yolu biliriz, en haksız olduğumuzda bile zeytinyağı gibi sıyrılırız. Peki, haklı mıyız? Sorusu bile abes. Yine de bir düşünün, bir araştırın, bir soruşturun. Kim olduğumuzu, hayata ve insanlara nasıl baktığımızı, neleri nasıl gördüğümüzü bilmek için iyi bir kaynak “Sorsana, Bizi Sevmiş mi?” okuduğunuzda aynaya bakmış gibi olacaksınız. Kim bilir belki de sizin fotoğrafınızdır o gördüğünüz…
Sorsana, Bizi Sevmiş mi?, Deniz Bağrıaçık, YapıKredi Yayınları, Haziran 2017, 224 s.