Demokrasi İçin Birlik, OHAL altında geçen 1 yılın anti-demokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri bilançosunu çıkaran bir rapor yayımladı. Rapor bugün İstanbul’da yapılan bir toplantıyla kamuoyuna açıklandı.
SiyasiHaber
Demokrasi İçin Birlik, bugün İstanbul Taksim’de Hill Otel’de yapılan bir toplantıyla OHAL koşulları altında geçen son 1 yılın anti-demokratik uygulamaları ve insan hakkı ihlallerini ele alan bir raporu kamuoyuna açıkladı. Yapılan toplantıda, Ayşegül Devecioğlu’nun DİB’in hazırladığı raporu okumasından sonra Rıza Türmen ve İbrahim Kaboğlu konuştu. Ardından KHK mağduru kesimlerin temsilcileri ile HDP Meclis Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da birer konuşma yaptı.
Türmen: ‘Türkiye’deki OHAL hukuksuzluk rejimidir’
DİB’in raporunun okunmasının ardından konuşan AİHM eski yargıcı ve CHP eski milletvekili Rıza Türmen, “Olağanüstü Halin, kimi hak kısıtlamaları getirmesine rağmen hukuk içinde bir yeri vardır. Ancak Türkiye’de uygulandığı haliyle OHAL bir hukuk değil hukuksuzluk rejimidir. Hukuk boşluğu doğmuştur ve bu boşluk tek bir kişi tarafından dolduruluyor. Tek kişi yönetimi söz konusudur. Bu, demokrasi değildir” dedi.
“OHAL büyük bir hukuksuzluk yaratıyor” sözlerini kullanan Türmen, OHAL uygulamalarının hukuki denetime tabi olmamasını eleştirdi. Türmen şunları söyledi: “Bir kere, TBMM tarafından onaylanması lazım KHK’ların… 26 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkmış, sadece 5’i Meclis’ten geçmiş… Meclis denetimi devre dışı bırakıldı. OHAL tamamen keyfi biçimde yürütülüyor.”
Rıza Türmen konuşmasında şunlara da değindi:
“OHAL’in gerektirdiği konularda ve ölçüde kararname çıkarılması gerekir. Anayasa da, uluslararası sözleşmeler de bunu söylüyor. Oysa bizde, FETÖ darbe teşebbüsüyle hiç ilgisi olmayan uygulama ve kurumsal düzenlemeler KHK’larla yapılmakta; üniversiteler kurulmakta, belediyelere kayyum atanmakta…”
“OHAL KHK’ları OHAL kalkınca ortadan kalkacaktır. Hukuki olan budur. Oysa bakanlık teşkilatları düzenleniyor, devlet örgütüne yönelik değişiklikler yapılıyor. Demek ki OHAL kalıcıdır, öyle düşünülüyor.”
“OHAL KHK’ları Olağanüstü Hal Kanunu’na aykırıdır. KHK’larla dernek kapatılamaz, yargıçlar görevden alınamaz… OHAL KHK’leriyle uygulamaları yapanlara sorumsuzluk getirildi… Askıya alınamayacak haklar ihlal edilirse ne olacak? OHAL, otoriterliğe, diktatörlüğe yol açabilecek bir rejimdir.”
“Başkanlık sistemiyle Başkan tek başına OHAL ilan edip kararname yayımlayabilecektir. Bu çok daha tehlikeli sonuçlara yol açacaktır.”
Kaboğlu: OHAL’in hukuki denetimi yok: Ne Meclis, ne AYM denetliyor
Bir OHAL KHK’sıyla üniversitedeki öğretim üyeliği görevine son verilen anayasa hukuku profesörü İbrahim Kaboğlu ise bugünkü OHAL uygulamalarının Anayasa’ya aykırı olduğunu, Anayasa’nın 120. Maddesindeki düzenlemelerin sınırlarını çok fazla aştığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi’nin de (AYM) ‘OHAL uygulamaları üzerinde denetim yapamam’ diyerek önceki kararlarını çiğnediğini hatırlatan Kaboğlu “AYM dava açılamaz kuralını mutlak olarak yorumladı, sadece kendisine yönelik saydı… Çuvaldızın tümünü kendisine batırdı” dedi. AYM’nin OHAL uygulamalarını Meclis’in denetleyeceğini açıkladığını ama bunun da gerçekleşmediğini belirterek, “Peki Meclis ne zaman denetleyecek? Şu ana kadar KHK’ların sadece 5 tanesi Meclis’e sunuldu. Bunlar ne zaman denetlenecek? 2018’de mi, 2019’da mı?” sözlerini kullandı.
Kaboğlu ayrıca şunları söyledi: “OHAL İtiraz Komisyonu’na 120 bin başvuru bekleniyor. 100 bin daha gelebilir. Komisyon’un bunun altından kalkması olanaksız. 1 yıl önce KHK’da adı yer alan kişi 1 yıl geçtikten sonra ancak başvurabiliyor. En iyi hesaplamalarla 4-5 yılda görülebilir bu kadar itiraz. Ondan sonra Bölge İdare Mahkemesi’ne, Danıştay’a, AYM’ye gidilecek 5 yıl daha… Ancak ondan sonra AİHM’e başvuru olacak. O da 5-10 yıl… toplam 25 yıl sürebilir adalet arayışı.”
“12 Eylül’e ucuz benzetmeler yapmayalım” diyen Kaboğlu, “12 Eylül’de bile AYM ‘yürütmenin uygulamaları benim alanıma girmez’ dememişti, mahkeme denetimleri sürmüştü” sözlerini kullanarak bugünkü OHAL’in 12 Eylül’e göre daha hukuk dışı bir nitelikte olduğunu kaydetti.
DİB’in toplantısına katılan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da yaptığı konuşmada “Bu yönetim biçimi, bu denetimden uzaklık onlarda alışkanlık yarattı. OHAL’i kaldırmayacaklar” dedi. “Toplumsal muhalefet açısından Referandum’daki Hayır’ın güçlü çıkışı ve Adalet Yürüyüşü önemli bir zemin yarattı. Bu zemini güçlendirmeliyiz” diyen Tanrıkulu, Erdoğan ve AKP’nin muhalefetin Meclis’teki sözüne bile tahammül edemediğini ve İçtüzük’te değişiklik yaparak sözlerinin kesilmek istendiğini söyledi.
Yıldırım: ‘Son viraja girdik, ortak davranırsak onları durdurabiliriz’
HDP Meclis Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ise “Demokratik yollardan bir siyasi iktidarın değiştirilmesi olanağı ortadan kaldırılıyor. Hiç iktidardan inmeyecek gibi davranıyorlar. OHAL’i de asla ‘gerekli koşullar sağlandı’ diye kaldırmayacaklar… Sürekli yeni bahaneler üretecekler” dedi.
OHAL KHK’larla sadece kanunlara değil, Anayasa’ya baskın gelen düzenlemeler yapıldığını ifade eden Yıldırım, kararnamelerle Anayasa’nın 130, 131. Maddeleri (üniversite rektörlerinin seçimle gelmesi) ve 33. Maddesi (RTÜK’ün seçimlerde yanlı haberciliği cezalandırması) gibi birçok Anayasa maddesinin ilga edildiğini söyledi.
Yıldırım şunları söyledi: Son viraja girdik. Bu gidişattan mağduru olan herkes ideolojik ve parti kimliğini bir yana bırakarak ortak davranmalı… Demokratik kuruluşlar, demokrasi güçleri telafi edilemez noktaya gelmeden siyasi partileri ortak çalışmaya çağırmalıdır. Ancak bir toplumsal muhalefet durdurabilir onları. Kendiliğinden gitmeyecekler. Siyasi iktidar zorbadır ama güçlü değildir. Halkın desteğini almadan hiçbir iktidar ayakta kalamaz.”
Demokrasi İçin Birlik’in açıkladığı “OHAL Kaldırılsın KHK’lar İptal Edilsin” başlıklı raporun tam metni şöyle:
15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL toplumsal, insani, doğal, kentsel bütün alanlarda korkunç bir yıkım manzarası ortaya çıkardı. KHK’lar, darbeyle sınırlı olmayan bir alanda sayısız hak ihlaline yol açtı. Uluslararası hukukla belirlenen sınırlar dikkate alınmaksızın, tüm özgürlük ve haklar sınırsız ve keyfi bir biçimde yok edildi. Binlerce insanı mahkeme kararı olmadan işinden ve kazanılmış haklarından eden KHK’larla yapılan uygulamalara karşı hukuk yolu kapalı. Yedi üyesinden beşi Hükümet tarafından atanan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun tarafsızlık ve bağımsızlığından söz etmek mümkün değil.
Bütün baskılara karşı demokrasi güçleri hukuksuzluğa adaletsizliğe karşı direnmekten vazgeçmedi. CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun casusluk suçlamasıyla tutuklanması üzerine ana muhalefet partisi başkanı Haziran-Temmuz 2017’de Adalet Yürüyüşü'nü başlattı. 25 günlük yürüyüşün ardından İstanbul Maltepe’de gerçekleştirilen Türkiye tarihinin en büyük protesto eylemi ile demokrasi yanlısı güçler “adalet” talebini dile getirdi. OHAL’in kaldırılmasını istedi.
OHAL döneminde sayısız hak ihlali yaşandı
- Binlerce kişi hukuksuz şekilde işsiz bırakıldı. Kendileri ve aileleri açlığa mahkûm edildi. 20 Temmuz itibariyle kamu kurumlarından ihraç edilenlerin sayısı 112.863 Bu sayıya özel öğretim kurumların da çalışma izni iptal edilenler de eklenince rakam 135.337’e ulaşıyor. Mahkeme kararı olmadan maaşlarını ve emeklilik haklarını kaybettiler. İşlerine iade edilmeleri talebiyle açlık grevine başlayan iki kamu emekçisi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 134. gününde, hapishanede ölümle pençeleşiyor. Onlara destek olmak için açlık grevine başlayan Esra Özakça ise 59. gününde, İsmail Erdoğan 57. gününde.
- Seçme ve seçilme hakkı ihlal edildi. Anayasaya aykırı olarak Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri ve eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklandı. CHP milletvekili Enis Berberoğlu’yla birlikte 12 milletvekili hapiste bulunuyor.
- Çeşitli işkollarında 4 grev ertelendi. Grev hakkı ihlal edildi.
- 15 üniversite kapatıldı, KHK’larla 5.644 akademisyenin işine son verildi; üniversitelerde çalışanlar dahil edildiğinde bu rakam 7.800 kişiyi aştı.
- Seçilmiş Yerel Yöneticiler görevden alınarak, cezaevlerine konuldu ve yerlerine seçilmemiş kişiler atandı. Kayyum atanan Belediye sayısı 86’ye ulaştı.
- Malvarlıklarına hukuksuz biçimde el kondu. KHK’lar kapsamında Türkiye'nin 43 ilinden toplam 965 şirkette kayyumlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildi 107 gerçek kişinin malvarlıklarına da kayyum olarak TMSF getirildi.
- Binlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların avukat görüşleri sınırlandı. İşkence ve kötü muamele yaygınlaştı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 7 Temmuz 2017’de yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'dan sonraki süreçte, 168.801 kişi hakkında adli işlem yapıldığını söyledi.
- Kadınlara karşı hak ihlallerinde artış yaşandı. Hak arama kanalları tıkandı. KHK’lar ile 50’yi aşkın kadın sivil toplum kuruluşu kapatıldı. KHK’lar ile kamu kurumlarından ihraç edilenlerin % 20’sini kadınlar oluşturdu. Kadın cinayetlerinde artış ve nitelik değişikliği dikkat çekti.
- OHAL kültür sanat alanına yayınevi kapatmaları, yazarların tutuklanması, konserlerin festivallerin, tiyatro oyunlarının yasaklanması, kültür merkezlerinin kapatılması inanç merkezlerine yönelik baskılarla damgasını vurdu. Alevilerin inanç merkezlerine ve kutsal günlerine yasak kondu. Laik, özgür bilimsel eğitimi ortadan kaldıracak adımlar atıldı. Eğitim kurumlarından başlayarak sistematik biçimde toplumu muhafazakârlaştırma ve dincileştirme çabaları hız kazandı.
- LBGTİ+ bireylerin mağduriyetlerini artırdı militarizm, homofobi ve transfobiyi yükseltti. Cezasızlık teminatı, hukuksuz uygulamalar, homofobik saldırıları ve polis şiddetini artırdı. LBGTİ+ yurttaşlar arasında korku ve yılgınlık yaygınlaştı, örgütlenme, toplanma ve gösteri yapma hakları kısıtlandı.
- OHAL döneminde hükümet 180 medya kuruluşunu kapattı. Gazeteciler tutuklandı. KHK’larla 180 medya kuruluşu kapatıldı. 2017 Nisan- Mayıs- Haziran dönemini kapsayan Bia Medya Gözlem Raporu’na göre Türkiye’de136 medya temsilcisi hapishanede.
- Çevreye zarar veren başta Termik santraller ve HES’ler olmak üzere yatırım ve projelerin çevreye etkisini değerlendiren Çevre etki değerlendirmesi (ÇED) raporlarını ayak bağı olan gören iktidar, OHAL’i fırsata çevirdi. SİT kavramı tarihe karıştı. Doğal, tarihi varlıklar yıkıma uğradı. 445 ÇED kararı yatırımcı lehine çıktı.
- Sivil topluma yönelik yaptırımlar ve verilen cezalar açısından tüm dönemlerin en büyük kıyım ve baskısı gerçekleşti. 1401 dernek ve 122 Vakıf kapatıldı.
- OHAL ilan edilmesinin ardından yazarlara, yayınevlerine keyfi gerekçelerle davalar açıldı, yazarlar hapse atıldı. 34 yazar tutuklu bulunuyor. Kitap toplatma ve yasaklamaları arttı. 30 yayınevi kapatıldı. Binlerce yayıncılık çalışanı işsiz kaldı.
- Güneydoğu bölgesinde çok geniş kamulaştırmalarla kitleler göçe zorlandı, mülksüzleştirildi. Diyarbakır Sur’da tarihi miras yok edildi, kamulaştırmalarla yoksullar kent merkezinden sürgün edildi, demografik yapı değiştirildi.
Demokrasi güçleri OHAL’e karşı ortak mücadele vermeli
Demokrasi İçin Birlik, kuruluş bildirgesinden başlayarak yurttaşların, iktidarın hukuk dışı uygulamalarına boyun eğmeyi reddetme ve direnme hakkını savundu. Direnme hakkının işleyen bir demokrasinin ayrılmaz bir unsuru olduğu anlayışını öne çıkardı.
Siyasetin alanı daraldıkça, Meclis’te siyaset yapma olanağı sınırlandıkça, siyaseti Meclis dışına, yeni bir kamusal alana taşımak kaçınılmazdır. Bu kamusal alan, sivil toplumun var olduğu özerk bir kamusal alandır. Bu yeni siyasal alanda siyasal partilerle sivil toplum birlikte var olmak zorundadırlar.
25 günlük Adalet Yürüyüşü de gösterdi ki, demokrasi mücadelesinin anahtarı halktır. Bu mücadelenin uzun soluklu bir halk hareketine dönüşmesi, mücadelenin başarıya ulaşması açısından büyük bir önem taşıyor. Referandumda ortaya konulan kitlesel hayır iradesinin ve Adalet yürüyüşünün ortaya çıkardığı rüzgârın, demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine yeni bir soluk kazandırması gerekiyor. Adalet talebi, OHAL’in kaldırılması, demokratik toplum örgütleri ve siyasi partilerin eşit aktörler olarak aynı zeminde buluşmasıyla, birbirini beslemesiyle, güçlenip toplumsallaşabilir. Bu ortaklaşma zeminini yaratmak için Demokrasi İçin Birlik olarak biz varız; hazırız.
Yurttaşlar olarak adalet içinde eşit, özgür, barış içinde yaşamak arzumuzdan vazgeçmeyeceğiz.
KHK’lar gidecek OHAL kalkacak; biz kalacağız!
Herkes İçin Demokrasi
Demokrasi İçin Birlik