Cumhuriyet Davası’nın 5. gününde davayı takip eden Cumhuriyet Davası Koordinasyonu tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını koordinasyon adına gazeteci Ceyda Karan okudu.
Ceyda Karan'ın konuşmasından önce Emep Genel Başkanı Selma Gürkan, SYKP Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Birleşik Haziran Hareketi adına Merdan Yanardağ, Yeşiller Sol Gelecek Partisi Genel Başkanı Eylem Tucaelli, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Nuri Günay birer konuşma yaptılar.
Koordinasyon adına açıklamayı okuyan Ceyda Karan, 271 gündür tutuklu olan arkadaşlarının hepsinin hala dimdik ayakta olduğunun altını çizdi.
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu'nun basın açıklamasının tam metni şöyle:
Gazeteciliğin, haberin, hakikatin yargılandığı Cumhuriyet davası, bugün beşinci gününde.
Bugün itibarıyla arkadaşlarımızın demir parmaklıklar arkasında geçirdiği süre, 271 güne ulaştı. Ailelerinden, dostlarından, sevdiklerinden, işlerinden uzak geçirdikleri gün sayısı tam 271… Dile kolay…
Ama beş gündür duruşmaları izleyen herkes tanık oldu ki, yaşadıkları esaret, arkadaşlarımızın ne enselerini karartmış, ne de yüreklerini… Hepsi dimdik, hepsi ayakta, hepsi birer direnç abidesi. Bizler şahidiz! Arkadaşlarımız bir kez daha ispatladılar: Boyun eğmemekte kararlı olanın karşısında, zorbanın çabası boşa gidiyor. Öyle ki, hangi işkence yöntemini denerse denesin, haklı olanın yüzündeki gülümsemeyi asla silemiyor.
Tüm dünya şahit! Arkadaşlarımız, yaşamlarına kast etmiş olan bu organize kötülüğün gizli ve açık niyetlerinin ne olduğunu çok iyi bildiklerini, baş edilemez bir ferasetle, dört gün boyunca tane tane ortaya koydular. Gurur verdiler, göğsümüzü kabarttılar. İktidarın istediği türden, yani biat eden, boyun eğen, el pençe divan duran, muktedirin eteklerine yapışmayı meslek sanan gazeteci müsveddeleriyle aralarındaki mesafenin; haklıyla haksız, doğruyla yanlış, aydınlık ile karanlık, iyi ile kötü kadar uzlaşmaz ve büyük olduğunu dosta düşmana gösterdiler. Böylelikle bütün dünya, neden hedef seçildiklerini daha iyi anladı.
Katillerin ve haramilerin aksine ne bayrakla örtmeye çalıştıkları bir suçları, ne de dinin ardına gizleyecek günahları vardı. O sayede ‘bulanmadan, donmadan’ aktılar, ağır ceza tehditlerine pabuç bırakmadan, kendilerine yakışanı yaptılar. Haklı olduklarının bilinciyle, her ne kadar mahkeme salonunda sanık sandalyesine oturtulmuş olsalar bile, herkese kolaylıkla diz çöktüreceğini sanan korku imparatorluğunu sorgulamayı, yargılamayı başardılar. Zulümkârları tarih önünde mahkûm edip, haksızlık ve adaletsizliklerinin utancıyla baş başa bıraktılar.
Bununla da sınırlı değil. Aylardır her türlü yalan, spekülasyon ve manipülasyonlarla gazeteci arkadaşlarımızı mümkün olan en uzun süre hapislerde çürütmek için elinden geleni ardına koymayan iktidarın çukur medyasının ve iftiracıların da ipliğini pazara çıkardılar. Arkadaşlarımıza hapiste ömür biçenlerin; devran döndüğünde tıpkı öncekiler gibi kendilerini ‘kullanışlı aptal’ diye tanımlamaya meyyal; kötüler koalisyonunun en pespaye elemanları olduklarını ve suratlarına bile tükürülmeye değmeyeceğini en açık biçimiyle, dosdoğru gösterdiler.
Bizler, aylardır tutuklu olan gazeteci arkadaşlarımızın haklılığından hiçbir zaman, zerrece kuşku duymadık. Arkadaşlarımızın tutuklanmasının sadece Cumhuriyet’i susturmak, yok etmek için değil, bütün gazetecileri hizaya getirmek için olduğunu ilk andan itibaren söyledik. Ama şimdi davanın beşinci günündeyiz artık, Söylenecek pek çok şey söylendi ve pek çokları için bugün dünden çok daha berrak. Tıpkı Leonard Cohen’in pek bilinen o dizelerindeki gibi;
“Herkes biliyor geminin su aldığını,
Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini,
Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu.”
İşte şimdi, dört bir yanından su alan bu ülkede, yalanlarla, hilelerle, düzmece delillerle oluşturulduğu gün gibi açık olan ve daha yolun en başında tarihin çöplüğüne atılan Cumhuriyet davasında, yargıçlar için karar zamanı. Ya bugün artık sadece bir avuç iktidar yalakasının inanırmış taklidi yaptığı zulüm son bulacak ve tüm Cumhuriyet emekçileri serbest bırakılacak ki, bu durumda adalet adına yeni bir sayfa açılacak; ya da 271 gündür yaşatılan zulmün devamında ısrar edilecek ki, bu durumda da
adalet, kendi cenazesinin namazını kılacak. Yapılacak tercihi bugün hep birlikte göreceğiz.
Fakat yine de bileceğiz ki, Cumhuriyet davasında yargıçların vereceği karar ne olursa olsun, adalet öyle hemen gelmeyecek. O yüzden ülkenin dört bir yanında haksızlıklar, adaletsizlikler devam ettiği sürece, gazeteci arkadaşımız Ahmet Şık’ın ‘itham’ındaki şu sözler aklımızda olacak:
“Zorbalar şunu bilsin ki, hiçbir zalimlik, tarihin akışını engelleyemez.”
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!
Cumhuriyet davası çöktü, hepsini istiyoruz!
Gazetecilere Özgürlük!
Hemen Şimdi Adalet!
Hemen Şimdi Özgürlük!