KCK Yürütme Konseyi çatışmasızlığın sona erdiğini ilan eden bir bildirge yayınlamıştır. Bu bildirgenin önemi ve ciddiyeti, Kongra Gel Ara Dönem Toplantısı sonrası gelmesidir. KCK, kararlarını ve uygulamalarını dayandırdığı meclis kararları çerçevesinde bu tutum gelişmiştir. Aslında Türk devleti ve AKP hükümetinin çatışmasızlığı fiili olarak çoktandır bitirmesini KCK resmi olarak ilan etmiştir. Bugünden itibaren çatışmasızlığın olduğu bir Türkiye ve Kürdistan yoktur. Artık AKP’nin çatışmasızlığı ihlal ve yok eden eylemleri karşılıksız kalmayacaktır. Kürt Özgürlük Hareketi demokrasi güçleriyle birlikte demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi’ni yükselterek Türkiye’yi demokratikleştirmeyi ve Kürt sorununun çözümünü sağlayacaktır. En başta da Kürt halkının son iki yılda eylemsizlik ve atalet içinde kalması son bulacaktır. Gerilla da savunmasını bundan sonra daha aktif yapacaktır.
AKP hükümetinin özel savaş kalemlerinden biri olan Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan, bunlar taktiktir, hükümeti baskı altına almanın yaklaşımlarıdır, demiştir. AKP hükümeti tam bir özel savaş hükümeti olduğundan, sürekli psikolojik savaş yürüttüğünden kendini akıllı sanan bu zat KCK açıklamalarını da böyle görüyor. İşte AKP hükümetinin ciddiyetsizliği böyledir. Her şeyi psikolojik savaş ya da sanal savaş olarak ele aldığından en ciddi durumu bile ciddiye almayan umursamazlık gösteriyor.
AKP hükümeti gayriciddidir. Zaten çözüm iradesi olmadığı halde, hiçbir adım atmamışken her gün çözüm süreci iyi gidiyor denilmesi, hükümetin ne kadar gayriciddi, sözcülerinin ne kadar laubali olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten bu nedenle AKP dışında hiçbir kimse ve siyasi güç bu tür sözlere itibar etmemektedir. Artık işler iyi gidiyor sözlerinin oyalama ve zaman kazanmaya yönelik olduğunu bir çocuk bile anlıyor. İşler iyi gidiyor, çözüm süreci en iyi döneminde biçimindeki lafların bunun dışında hiçbir değeri yoktur. Hatta bu tür “işler iyi gidiyor” söylemleri Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı açısından tahrik edici bir alay söylemi haline gelmiştir.
Zaten en büyük yanılgı, sanki AKP’nin de içinde olduğu bir süreçten söz edilmesidir. Halbuki KCK açıklamasında da vurguladığı gibi, hiçbir zaman AKP’nin de içinde olduğu bir süreç olmamıştır. AKP açısından sadece oyalama ve zaman kazanmaya yönelik psikolojik savaş yöntemleri var olmuştur. İmralı’da yapılan tüm diyaloglar da bu çerçevede yapılmıştır. Bu açıdan sanki iki taraflı bir süreç olmuş gibi bir bakış çok yanlıştır. Aslında AKP Kürt Halk Önderi’nin başlattığı ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin gereklerini yerine getirdiği süreci etkisiz kılmak ve çözüm için gerekli adımlardan kaçınmak için psikolojik savaşı anlık yürütmüştür. AKP açısından çözümsüzlükte ısrar eden ve bir çözüm süreci olmaması için her yolu deneyen bir özel savaş söz konusudur. Bu açıdan 1990’lı yılların kirli savaş döneminin Çiller hükümetiyle AKP hükümeti arasında yöntem değişiklikleri dışında hiçbir fark yoktur. Eğer yalın bir gerçeklikten söz edilecekse, o da AKP’nin kirli bir özel savaş hükümeti olduğudur.
Bazıları bilir bilmez sanki bir çözüm süreci olmuş gibi “KCK süreci ucuz biçimde bitirmez” diyerek kendini ve toplumu aldatmaktadır. AKP’nin tasfiye politikası ve uygulamalarını görmeyen, kafasını tasfiye politikasına uzatan bu yaklaşımlar gerçeği görmekten uzak, hiçbir temeli olmayan optimist bakışlardır. Ortada iki taraflı bir süreç yoktur. hiçbir zaman da olmamıştır. Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt Halk Önderi AKP hükümetini bir çözüm sürecine sokmak istemiş, ama Türk devleti ve AKP hükümeti Kürdü ortadan kaldırma politikasından vazgeçmediği için böyle bir sürece girilmemiştir. Aksine tasfiye politikası ve kültürel soykırımda ısrar edilmiştir. Bu durumda KCK kendi niyeti ve yaklaşımı gibi AKP’nin de böyle bir niyet ve yaklaşım içinde olduğunu düşünüp bir süreç varmış gibi kendini kandıramazdı. Son açıklama ve tutumu böyle anlamak gerekli.
Şimdiye kadar yapılan en büyük hata, AKP’nin Kürt Halk Önderi’nin başlattığı sürece girmediğini, hiçbir adım atmadığını iyi anlatıp AKP üzerinde siyasi ve toplumsal baskı yaratmamaktır. Bu konuda KCK de İmralı’ya giden heyet de, demokrasi güçleri de Önder Apo’nun başlattığı süreç karşısında görevlerini yerine getirememiştir. AKP’nin Kürt Halk Önderi’nin başlattığı süreci boşa çıkarıp etkisiz kılan ve bu süreci Önder Apo’nun maksadının tersine Kürt sorununun demokratik çözümünden kurtulmak için kullanan tutumuna karşı tavır almamak bunu ifade etmektedir. KCK’nin açıklaması, artık böyle bir gaflet içinde olunmayacağını, Kürt halkına karşı savaşı sürdürenlere gereken cevabın verileceğini ortaya koymaktadır. Bu da Yalçın Akdoğan’ın sandığı gibi bir taktik ve hükümeti baskı söylemi değildir; AKP’nin çözümsüzlük politikasına karşı mücadeleyle Türkiye’yi demokratikleştirip Kürt sorununu çözme dönemi başlatmasıdır.
(Özgür Gündem – 26 Eylül 2014 – Hüseyin Ali)