KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Gençler ve kadınlar başta olmak üzere halkımız kuşatılan şehirlere ve ilçelere girerek orada direnen halkımızla birlikte direnişi yürütmelidir. Tüm Amed halkı, tüm Cizre halkı, tüm Silopi halkı ayağa kalkıp kuşatılan ve saldırı yapılan mahallelere yürürse bu kuşatmalar kırılabilir, saldırılar boşa çıkarılabilir” d
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Gençler ve kadınlar başta olmak üzere halkımız kuşatılan şehirlere ve ilçelere girerek orada direnen halkımızla birlikte direnişi yürütmelidir. Tüm Amed halkı, tüm Cizre halkı, tüm Silopi halkı ayağa kalkıp kuşatılan ve saldırı yapılan mahallelere yürürse bu kuşatmalar kırılabilir, saldırılar boşa çıkarılabilir” dedi.
Devletin ayladır şehirleri, mahalleleri kuşatarak, tank ve topla bombaladığını kaydeden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları belirtti:
“Aynı IŞİD çetelerinin Kobanê’de yaptığını Bakurê Kurdîstan şehirlerinde yapmaktadır. Yaşlı, çocuk, kadın, genç, hasta, sakat ayırımı yapmadan saldırmaktadır. Tüm evler yakılıp yıkılarak, insanlar aç ve susuz bırakılarak ve tüm yaşam imkanlarından mahrum kılınarak direnişi kırmak amaçlanmaktadır. Halkımız da bu saldırılara karşı direnmektedir. Mücadele, Türk devletinin tüm mahalleleri ve şehirleri boşaltma saldırısı karşısında halkın evini, sokağını, mahallesini ve şehrini terk etmemesi direnişine dönüşmüştür.
AKP hükümetinin Kürt halkına karşı bu topyekun ve hiçbir kural tanımadan yürüttüğü savaş sadece bir şehre, bir ilçeye karşı yürüttüğü saldırı değildir, tüm Kürt halkına yönelik yürüttüğü saldırıdır. Gösterilen direniş de tüm Kürt halkının direnişi haline getirilmelidir. Bu açıdan saldırılara karşı sadece birkaç mahalle, birkaç şehir değil, bütün mahalleler ve şehirler direnmelidir.
Bu kuşatmalar ve saldırılar bedeli ne olursa olsun kırılmalıdır. Halkımız hiçbir yerde evini, sokağını, mahallesini bedeli ne olursa olsun terk etmemelidir. Bugün yurtseverlik her şeyden önce evini, sokağını, mahallesini, şehrini ve ülkeyi terk etmeme tutumu ile ortaya konmalıdır. Kürtlük var olacaksa, özgür ve demokratik yaşam var olacaksa ancak böyle var olacaktır.
Kuşkusuz sadece kuşatma altındaki mahallelerin ve ilçelerin bedel ödemesiyle bu direniş başarıya ulaştırılamaz. Eğer saldırılar birkaç mahalleye yapılıyorsa Amed’te, Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de, Gever’de tüm mahalleler ayağa kalkarak saldırıların olduğu mahallelere yürüyüp kuşatmayı kırmalıdırlar. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere halkımız kuşatılan şehirlere ve ilçelere girerek orada direnen halkımızla birlikte direnişi yürütmelidir. Tüm Amed halkı, tüm Cizre halkı, tüm Silopi halkı ayağa kalkıp kuşatılan ve saldırı yapılan mahallelere yürürse bu kuşatmalar kırılabilir, saldırılar boşa çıkarılabilir. Tabii ki bedelleri göze almak gerekir. Bedelleri göze almadan bu kuşatmalar ve saldırılar kırılamaz.
Sadece direnilen şehirlerdeki mahalleler ve ilçeler değil, köyler de ayağa kalkmalıdır. Şırnak’taki, Cizre’deki, Silopi’deki ve Nusaybin’deki köyler de ayağa kalkmalıdır. Şırnak’taki, Cizre’deki, Silopi’deki ve Nusaybin’deki köyler de ayağa kalkıp kuşatılan mahallelere ve ilçelere doğru yürümelidir.
Direniş sadece Sur’un, Cizre’nin, Şırnak’ın, Silopi’nin, Nusaybin’in direnişi değildir; tüm Kürt halkının direnişidir. Türk devletinin saldırısı topyekunsa direniş de topyekun olmalıdır. Türk devletinin saldırıları ağırdır, çıkardığı engeller fazladır; kış koşulları ağır geçmektedir. Bunlar gerçektir. Ama bir gerçek daha vardır; özgür ve demokratik yaşam da ancak bu zorluklara katlanılarak kazanılabilir. Bu nedenle özgür ve demokratik yaşam mücadelesi veren bir halk için engeller ve zorluklar sadece mücadele gerekçesidir. Bu açıdan halkımız her yerde on binlerle sokaklara dökülerek, devlet binalarını kuşatarak topyekun direnişe geçmelidir. Sur, Şırnak, Silopi, Cizre, Nusaybin halkımız bunu beklemektedir. Çünkü gün dayanışma ve ortak mücadeleyi yükseltme günüdür. Gün, namus ve onur günüdür.
Sadece analarımız, kız kardeşlerimiz, çocuklarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz katledilmiyor; artık cenazelerimiz bile saldırı altındadır. Böyle vahşi bir saldırı karşısında direnişin de hem güçlü hem de sürekli olması gerekmektedir. Kürt halkı bu saldırılar durdurulup kuşatma kaldırılana kadar ayakta olmalıdır; oturmamalıdır. Saldırı yaşlılara, kadınlara, çocuklara ve gençlere; hasta, sakat, herkese yönelik oluyorsa, direnişi de genç, yaşlı, kadın, çocuk, herkes yürütmelidir.
Saldırılar ağır olduğu için eski eylem biçimleri ve direniş düzeyi yetmemektedir. Bu nedenle Kürt halkı da, demokrasi güçleri de bu saldırıların sertliğine cevap olacak kararlı, sert ve caydırıcı eylem biçimlerine yönelmelidirler. Türk devleti halkın yürüyüşlerini, mitinglerini dağıtmak için saldırmaktadır. Bu durum karşısında halk da direnişiyle saldıran güçleri dağıtmalıdır, püskürtmelidir.
AKP hükümetinin bu kadar ağır saldırılar gerçekleştirmesinden Avrupa başta olmak üzere tüm uluslararası güçler sorumludur. Tutumlarıyla, sessizlikleriyle bu saldırıları cesaretlendirmekte ve ortak olmaktadırlar. Böyle bir saldırgan güce siyasi destek vermekte ve silah satışlarını sürdürmektedirler. Bu saldırılardan sorumludurlar. Sessizlikleriyle en başta da savundukları değerleri çiğnemektedirler. Türkiye Avrupa Konseyi üyesidir ve Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya aday bir ülkedir. Birçok uluslararası anlaşma ve paktlar içindedir. Dolayısıyla bu saldırılar aynı zamanda onlar adına yapılan saldırılar olmaktadır. Türk devleti hem bu değerlere bağlıyız demektedir, hem de Kürt halkına karşı soykırımcı bir imha saldırısı yürütmektedir. Bu nedenle Türk devletiyle siyasi ilişki içinde olan başta Avrupa olmak üzere tüm ülkeler harekete geçmeli, bu insanlık dışı saldırılara dur demelidirler.
AKP hükümeti bu kadar ağır saldırılar yaptığı gibi, bu insanlık dışı saldırı ve katliamların, yıkımların dünya kamuoyuna ve Türkiye halklarına yansımaması için basın özgürlüğünü de ortadan kaldırmıştır. Türkiye basını ordu ve polis basın bülteni ve propaganda bürosu haline gelmiş bulunmaktadır. Özgür gazeteciler ise görüldükleri yerde hemen tutuklanmaktadırlar. Şimdiye kadar saldırı yürüttükleri yerde yakaladıkları her özgür basın çalışanını tutuklamışlardır. Direniş alanındaki tüm gazeteciler de çocuklar, yaşlılar ve kadınlar gibi saldırı altındadırlar. Basın üzerinde uygulanan baskı ve tutuklamalar bile Kürdistan'da yürütülen vahşi saldırıların ne boyutta olduğunu ortaya koymaktadır. Bu açıdan tüm demokrasi güçlerini, insan hakları kuruluşlarını, insan hakları ve demokrasiden yanayım tüm siyasi güçleri, devletleri, uluslararası kuruluşları AKP hükümetinin bu politikalarının karşısında Kürt halkının yanında olmaya, Kürt haklının mücadelesine destek vererek bu kuşatmayı ve saldırıları kırmada sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.”