8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nde bildiri yayınlayan Roman Dayanışma Ağı, başta ‘ayrımcılık’ olmak üzere sorunlarına dikkat çekerek kamuoyuna seslendi: “Romanlar ve Romanlar gibi yaşayanlar, bin yılı aşkın bir süredir bu toprakların çocukları olmalarına karşın en çok ayrımcılığa uğrayan grupların başında geliyor.”
Roman Diyalog Ağı (RODA), 8 Nisan Dünya Romanlar Günü vesilesiyle yayınladığı bildiriyle Türkiye’de yaşayan Romanların yaşadığı sorunlara başta ‘ayrımcılık’ olmak üzere dikkat çekti.
Roman Dayanışma Ağı bildirisi şöyle:
‘Romanlar en çok ayrımcılığa uğrayan grupların başında’
“Türkiye’nin en büyük gruplarından birini oluşturan ve ülkenin dört bir yanına dağılmış olan Romanlar ve Romanlar gibi yaşayanlar, bin yılı aşkın bir süredir bu toprakların çocukları olmalarına karşın en çok ayrımcılığa uğrayan grupların başında geliyor.
‘Eğitime erişim oranı endişe verici’
Günümüzde, Roman çocukların eğitime erişimi meselesi endişe verici boyutlarda. Roman çocuklar maddi olanaksızlıklar yüzünden çok erken yaşta okul sıralarını terk etmeye mecbur bırakılıyor. Okula devam etme şansı bulan az sayıdaki Roman çocuk ise, bu yoksulluk döngüsünü kırmaları için son derece önemli olan “kaliteli” eğitim alamıyor, okul sisteminde de önyargılarla başa çıkmak zorunda kalıyor.
‘İşsizlik yüzde 77,5 işsizlik’
Yakın zamanda yapılan Türkiye’de Roman Toplulukları ve Yoksulluk Araştırması’na göre, Romanlar, ortalama yüzde 77,5 ile tüm kırılgan gruplar arasındaki en yüksek işsizliğe sahip gruplardan. İş piyasasında da karşı karşıya kaldıkları önyargılar ve ayrımcılığın da etkisiyle, istihdam olanaklarına eşit şekilde erişemiyorlar. Bulabildikleri işler genelde geçici nitelikte, düşük ücretli, güvencesiz ve ağır işler oluyor. Düzgün işlerde çalışamama ve düzenli gelir elde edememe hali Romanları yoksulluk sarmalına kilitliyor.
‘Gözden uzak kalmaya zorlanıyorlar’
Barınma da Romanlar için ciddi bir sorun. Romanların çoğunluğu alt yapı ve üst yapının yetersiz olduğu kenar mahallelerde, standart altı evlerde yaşamalarını sürdürüyor. Akan çatılar, rutubet, duvarlarda hasar, pervazsız kapı ve pencereler olağan ev koşullarından. Evlerin kışın ısınması, yazın serin tutulması başka bir sorun. Kentsel dönüşüm barınma sorununa çare getirmesi gerekirken, yerinde iyileştirme yapılması gerekirken, bazı yerlerde mekansal dışlanmanın bir ifadesi olarak tezahür ediyor. Romanların yaşam alanları, kültürleri, mahalle kültürü içerisinde var olan toplumsal ve dayanışma ilişkilerini de tahrip ediyor. Şehrin dışındaki yerlere yerleştirilip toplumun geri kalanından tecrit ediliyor.
‘Ayrımcı söylemlere yasal yaptırım uygulanmalı’
Aşağıda dile getirdiğimiz talepler başta olmak üzere, Romanların yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm üretilmesi konusunda somut adımlar atılmasını istiyoruz. Bizler çözümün parçası olmaya, elimizi taşın altına koymaya dün olduğu gibi, bugün de hazırız.
Roman Dayanışma Ağı bildiride, Romanların yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm üretilmesi konusunda somut adımlar atılmasına ilişkin talepler ise şöyle sıralandı:
• Romanlara yönelik nefret söylemleri, sosyal dışlama ve ayrımcı tutumların önlenmesine ilişkin yasal mevzuat oluşturulması ve bu tür vakaların önlenmesine yönelik var olan yasal yaptırımların uygulanması,
• Eğitimden istihdama, sağlıktan barınmaya ve önyargılarla mücadeleye kadar yaşamın tüm alanları kapsayan Romanlara yönelik gerçekçi ve bütüncül toplumsal içerme politikalarının ve stratejiler geliştirilmesi; bunların eylem planları ve önlemlerle, gerekli bütçenin de ayırarak hızla uygulamaya koyulması,
• Pandeminin yol açtığı sorunlardan en ağır şekilde etkilenen Romanlara yönelik sosyo-ekonomik destek paketlerinin oluşturulması,
• Başta eğitim, politika ve medya alanlarında olmak üzere, Romanlara ilişkin resmi anlatı ve söylemlerin, demokratik toplum, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri kapsamında ve bu ilkeleri güçlendirecek şekilde pozitif bir çerçevede yansıtılması,
• Romanlara ilişkin her türlü destek programı, politika, strateji ve eylem planının hazırlama, uygulama, izleme ve değerlendirme süreçlerinde Romanların katılımının sağlanması ve görüşünün alınması,
• Ülkemizin kültürünün bir parçası olan Roman kültürü konusunda farkındalığın ve görünürlüğün artırılması.”
Sezgin Tanrıkulu: ‘Sosyal İçerme Kurumu’ kurulmalı
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Romanlar’ın maruz kaldığı ayrımcılığa, ökekileştirme ve dışlanma politikalarına karşı kanun teklifi verdi.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 8 Nisan Romanlar Günü’nde ‘Sosyal Uyum ve Sosyal İçerme Kanunu Teklifi’ verdi. Tanrıkulu teklifinde, sosyal uyum, dışlama ile mücadele, sosyal içerme tanımlarının yapılarak ayrımcılığın önlenmesi için ‘Sosyal İçerme Kurumu’ kurulmasını önerdi. Teklifte, bu kurumun ana hizmet birimleri şöyle açıklandı:
“Ana hizmet birimleri olarak Sosyal İçerme Programı Dairesi Başkanlığı, Sosyal İçerme İl Kurulları Dairesi Başkanlığı, Hükümet Dışı Kuruluşlarla İş birliği ve Uluslararası İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Araştırma ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı danışma birimi olarak Hukuk Müşavirliği, yardımcı hizmet birimi olarak ise İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı.
Kanun teklifinde, Sosyal İçerme Kurumu’nda çalışacak personelin yapması gerekenler şöyle tanımlandı:
“Bu madde ile kamu kurum ve kuruluşlarına iş birliği ve koordinasyon sorumluluğu verilmektedir. Bu çerçevede kamu kurum ve kuruluşları; sosyal dışlanma ile mücadele ve sosyal içerme ile ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler ve konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve uluslararası kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamaktan sorumlu tutulmaktadır.
Kanun teklifinde, geçici madde ile kuruluş süreci de açıklanarak “Kuruluş sürecinde kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelden, mesleğe özel yarışma sınavı ile girilen ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonucu uzman kadrolarına atanmış olanların, kendilerinin isteği ve kurumlarının muvafakati alınmak suretiyle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde sosyal içerme uzmanı olarak atanabilmesi öngörülmektedir” denildi.
Teklifte, sosyal içerme ilkeleri ve politika alanları şöyle sıralandı:
a) Sosyal dışlanma durumundaki insanların insan hakları her bakımdan ve tam anlamıyla tanınır.
b) Tüm paydaşların kolektif ve bireysel sorumlulukları paylaştığı bütünsel katılım esastır.
c) Sosyal uyum kamu yararınadır ve marjinalleştirme söylemi ve müdahaleleriyle mücadele edilmelidir.
ç) Somut politikalar taahhüt altına alınmalı ve mücadele kurumsallaştırılmalıdır.
d) Uygun prosedürler aracılığıyla yurttaşların haklarını talep ve elde etmelerine olanak sağlanır; sosyal ve ekonomik haklar kullanılabilir ve etkili kılınmalıdır.
e) Marjinalleştirmeyi engelleyerek bazı toplum kesimlerinin refahtan pay alırken ötekilerin damgalanmasını ve sınırlara hapsedilmesi engellenmelidir.
f) Yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı mücadelede yeni bilişim teknolojilerinden ve uygun diğer destek yapılarından yararlanılır; bu araçlar en hassas toplumsal kesimler için erişilebilir, etkili ve verimli kılınmalıdır.
g) Özellikle en hassas toplumsal kesimlere yönelen ekonomi politikaları ve uygun destek tedbirleri yolu ile işsizlik oranlarını azaltılmalı ve istihdama erişimleri teşvik edilmelidir.
ğ) Kamu hizmetlerinin niteliği artırılmalı; tüm yurttaşların bu hizmetlere fiili ve eşit erişimi garanti altına alınmalıdır.
h) İnsan haklarına dayalı olarak yeterli ve kapsayıcı sosyal koruma düzeyleri sağlanır ve bu düzeyler geliştirilebilir biçimde güvence altına alınır.
ı) Tüm toplumsal kesimlerden yaşlı kişilerin ihtiyaçları, uygun emeklilik sistemleri ve kuşaklar arası dayanışmanın kurumsallaştırılması yolu ile karşılanır.
i) Toplumdaki sosyal dayanışma ve karşılıklı sorumluluk hissiyatı canlı tutulmalıdır.
j) Aile ve aile hayatı modellerindeki değişimlere, örneğin çalışma ve özel hayatın kesiştiği noktalarda, uzlaşma ve uyum sağlama yolu ile yanıtlar sağlanmalıdır.
k) Hassas ve dezavantajlı kimliklerden çocukların ve gençlerin korunmaları ve toplumsal hayata etkin biçimde katılmaları için yeterli düzeyde önlemler alınır.
l) Toplumun hassas, dezavantajlı ve/veya özel ihtiyaç sahibi kesimlerinin yaşama entegrasyonu ile eşit yurttaş ve insan haklarına erişmeleri için gereken tüm koşullar sağlanmalıdır.
m) Hoşgörüsüzlük ve ayrımcılığın her türü ile mücadele devamlı kılınmalıdır.
n) Kültürel, etnik ve diğer tüm toplumsal çeşitlilik, toplumun güçlü yanı olarak tanınır.”
(Kronos, ANKA)