Yonca FIRAT yazdı: “Bugün Deniz’leri anmak sadece 6 Mayıs günü geldiğinde bir mezar başı anması yapmak değildir; onları anmak demokratik üniversite mücadelesini sürdürmek ve kampüs kampüs antifaşist mücadele hattını örmektir.”
1968’li yıllar gerek Türkiye’de gerekse dünyada emperyalizme karşı, devrimci gençlik hareketinin yükseldiği yıllardı. Özellikle üniversite işgallerinin ve boykotlarının giderek yükseldiği bir süreçti.
Türkiye 1968’i ise antiemperyalist niteliği öne çıkan eylemlerle ile ön plana çıkmıştır. Vietnam Kasabı olarak bilinen Komer’in arabasının yakılması, Dolmabahçe’de Amerikan askerlerinin denize dökülmesi bu çizginin mihenk taşlarındandır.
Üniversite öğrencilerinin akademik-demokratik üniversite kavgası sadece bununla sınırlı kalmıyordu. İşçilerin grevlerinde, köylülerin mitinglerinde de yer alıyordu. Tütün, fındık, fıstık mitinglerinden halklar arasında kurulan Zap Suyu’ndaki köprüye kadar üniversite ve gençlik mücadelesinin sınırlarını aşan çizgiyi mücadelenin her alanında görebiliyoruz. Köylü ve işçi sınıfı içinde devrimci gençlik bu yan yana gelişlerle geniş bir sempati yakalamış ve bu sempati kitlesel örgütlülüğü de doğurmuştur.
Denizlerin ve Mahirlerin mücadele anlayışı, kendi sağından medet umma anlayışına karşı, devrimci kopuşu ifade ederken THKO ve THKP-C şeklinde farklı örgütlenmelerle devrimci kopuş farklı kanallardan akmaya devam etmiştir. Farklı kanallardan akan bu devrimci çizgi, Denizlerin idama mahkum edilmesiyle beraber, Mahirlerin; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idamdan kurtarabilmek için yaptığı eylemlerle tüm dünyaya devrimci dayanışma örneği olmuştur.
Bilindiği gibi, Denizleri idamdan kurtarabilmek için THKO’lu Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’nın da aralarında bulunduğu grup Kızıldere’de katledilmişlerdir. THKP-C’li Mahir Çayan ve arkadaşları THKO’lu Denizler için Kızıldere’de ölümsüzleşmişlerdi.
68 eylemleri ve 70’li yıllardaki öğrenci hareketliliği yukarıda da belirttiğimiz gibi antiemperyalist ve bağımsızlıkçı muhteva ile birlikte kapitalizme karşı enternasyonalist bir ruh taşımaktaydı.
Denizlere karşı ulusalcı solun çarpıtmaları ile karşılaşıyoruz. Oysa onlar mücadelenin içerisinde her geçen gün sosyalizmi devrim yolunda içselleştirmiş, Kürt ve Türk halklarının kardeşliğini idam sehpasında pusula yapmış ve Vietnam yenilgisi ile güncel hale gelen ‘HO-HO-HO Şİ MİN/ DAHA FAZLA VİETNAM’ sloganı etrafında enternasyonalist bir çizgiyi işaret etmiştir. THKO ile sömürgeci bu devlete karşı konum almış ve sosyalizmin enternasyonalizm bayrağını idam sehpalarında dalgalandırmış devrimcilerdir.
Bugüne gelince, 50 yıl sonra 21.yüzyılda emperyalist-kapitalist sistem dünya ölçeğinde emek, demokrasi ve özgürlük mücadelelerini savaşlar ile boğmaya çalışmaktadır.
Bugün Deniz’leri anmak sadece 6 Mayıs günü geldiğinde bir mezar başı anması yapmak değildir; onları anmak demokratik üniversite mücadelesini sürdürmek ve kampüs kampüs antifaşist mücadele hattını örmektir. Onlar nasıl her eylem pratiğinde eşitlik, özgürlük ve sosyalizm şiarını yükselttilerse, nasıl Filistin’de enternasyonalizm bayrağını taşıdılarsa, nasıl birbirleri için bir an olsun geri adım atmadan siper yoldaşlığı yaptılarsa bizler de bugün bu cesareti kuşanarak düşüyoruz yollara.
Katledilişlerinin 50. yılında Deniz’i Yusuf’u ve Hüseyin’i idam sehpasındaki son sözleriyle kazıyoruz bilinçlerimize. Yaşasın tam bağımsız Türkiye! / Yaşasın Marksizm Leninizm’in yüce ideolojisi! / Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! / Kahrolsun emperyalizm! / Yaşasın işçiler, köylüler!”.