VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları …
Kapitalizmin yapısal krizi, sarsıcı ve yıkıcı sonuçlar yaratıyor. Emperyalist özneler arasında hegemonya savaşları bu sürecin bir yansıması olarak şiddetleniyor. Krizin multi karakterinden biri olan bu yön, kriz ve savaş diyalektiğini beraberinde getiriyor.
Bugün l. ve ll. paylaşım savaşından farklı olarak ama en az o kadar yıkıcı ve tahrip edici bölgesel savaşlar yaşanıyor. Özellikle 1990’lardan sonra bölgesel savaşlar yaygın bir karakter gösterdi. Rosa Luxemburg’un tanımıyla yeni “düzeltici savaşlar”, bölgesel savaşlar şeklinde tezahür ediyor.
Kapitalizmin ruhu kendini en iyi şekilde savaşlarda dışa vurur. Savaşlar, sermaye birikiminin tıkandığı konjonktürlerde, aşırı birikimi engelleyici “vazgeçilmez” yöntemdir.
Yeni paylaşım savaşları, bölgesel savaşlar şeklinde biçim alırken, Ortadoğu bir nevi 3. dünya savaşının merkezi olarak öne çıkıyor.
ABD emperyalizminin 2001 sonrası izlediği hegemonyasını restore etme operasyonlarının odağı, Ortadoğu oldu. Ortadoğu, küresel hegemonya hamlelerinin en stratejik coğrafyası olarak öne çıktı. ABD imparatorluk projesini bu zemin üzerinden realize etmeye çalıştı. Bu amaçla Ortadoğu’yu yıktı, yağma ve talan etti. Ama Ortadoğu bataklığına da saplandı.
Diğer emperyalist güçlerin emperyal ataklarının merkezi de Ortadoğu oldu.
BOP’un evrimi ve izlenen konseptleri bir yanıyla da ABD’nin kendinden sonraki emperyal güçleri etkisizleştirme, bloke etme hamleleri olarak değerlendirilebilir.
Ortadoğu kaynak savaşlarının temel alanı olurken, aynı zamanda küresel karşı devrimin odağı haline geldi.
Emperyalist güçlerin hegemonya savaşları, Ortadoğu merkezli biçim aldı. Büyük gerilim ve enerji sıkışması, geniş bir coğrafyayı etkileyen yıkıcı fay hatları oluşturdu. Suriye’deki savaşın ve güçler korelasyonunun kendini, Ukrayna’da iç savaş olarak göstermesi buna tipik örnektir.
Benzer bir şeyi Libya için söyleyebiliriz. NATO’nun Kaddafi operasyonu, bir yanıyla Çin’in Afrika’daki nüfuzunu kırmak ve Rusya’nın Akdeniz’de jeo-politik ataklarını engellemektir.
Ortadoğu kaynak savaşlarının odağı
Yeni jeo-politiği enerji kaynakları, enerji yolları, kıymetli madenler, kıymetli topraklar ve su kaynakları belirliyor. Ortadoğu kaynak savaşlarının merkezi olurken, sarsıcı etkilerini Kuzey Afrika’dan, Pakistan ve Afganistan’a, Ukrayna’dan Afrika kıtasına kadar gösteriyor.
Bu coğrafyalardaki sıcak savaşlar ya da iç savaşlarda ABD, Rusya, Çin, AB arasındaki çelişkileri, çatışkıları, nüfuz ve ekonomik alan mücadelelerini çıplak bir biçimde görebiliyoruz.
Ortadoğu, içinde bulunduğumuz yüksek konjonktürün etkisiyle dünyanın “merkezine” dönüştü. Buradaki bir kırılma olağanüstü salınımlara yol açıyor.
Kapitalizmin genelleşmiş krizi koşullarında, jeo-ekonomik kaynakların ele geçirilmesine ve kontrol edilmesine yönelik bölgesel savaşlar artıyor, aynı zamanda birçok coğrafyada savaş ya da iç savaş riski yükseliyor.
Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Somali, Yemen, Sudan, Güney Sudan, Mali, Kongo, Nijerya, Pakistan, Afganistan savaşların, iç savaşın veya çatışma ortamının anaforunda alt üst oluyor.
Destabilize coğrafyalara dönüşen bu ülkeler, emperyalizmin her düzeydeki müdahalesine açık hale getirildi. IŞİD, Boko Haram, Yemen El-Kaidesi gibi yapılarla bir nevi savaş ağalığı sistemi kuruldu. Böylece sürekli istikrarsızlık, sürekli çatışma ortamıyla sürekli yıkımın önü açıldı.
Kürt dinamiği, Rojava devrimi ve Kobanê direnişi
Küresel karşı devrimin laboratuvarı olan Ortadoğu’da, çok boyutlu bir yıkım yaşanıyor. Emperyalizmin av sahası haline gelen Ortadoğu, yaratıcı kaosla etnik, mezhebi, dinsel polarizasyonun içinde enkaz haline geliyor. Başta Irak, Suriye, Libya’da bu sürecin (vekalet savaşlarının) en sarsıcı sonuçları yaşandı. Yaşanmaya da devam ediyor.
Ortadoğu’daki bu katastrofik tabloyu bozan temel ve etkili dinamik Kürt Özgürlük Hareketidir.
Kürt Özgürlük Hareketinin çok boyutlu ve çok yönlü mücadelesi, Rojava Devrimi’yle yeni momente girdi. Bakuri Kürdistan’da kendi özgünlüğündeki ikili iktidar durumunun yaşanması, kır-kent diyalektiğinin ulaştığı aşama, büyük kitle mobilizasyonu, uzun yılları kapsayan zengin mücadele deneyimi ve birikimi, olağanüstü taktik ve stratejik hamle ve manevra kabiliyeti, Suriye’ye emperyalizmin müdahalesi ve vekalet savaşlarıyla yeni bir aşamaya ulaştı.
Devrimin diyalektiği ve güncelliği Rojava Devrimi’yle somut bir olgu haline geldi. Rojava Devrimi bir yandan Sykes-Picot anlaşmasının fiilen bitimi anlamına gelirken, Kürdistan ve “Ortadoğu devrimci çemberinin” önünü açtı. Kobanê direnişi ve zaferi devrimin ruhunun ayağa kalkışı oldu. Özellikle Rojava’nın bir kadın devrimi mahiyeti kazanması, Kürt Özgürlük Hareketi içinde kadın özgürlük mücadelesi boyutunu ortaya çıkardı.
YPJ, Kürdistan Kadın Partisi-PAJK ve kadın gerilla birliği-YPJ-Star’ın bir yansıması oldu ve kadın özgürlük mücadelesinin olağanüstü yıkıcılığını ortaya koydu. Bu süreç devrimde devrim içeriğinde gelişmelerdir. Özellikle bir başka Ortadoğu’nun somut ve alt üst edici örnekledir. Şengal direnişi ve Ezidi soykırımını engellemesi, Kürt Özgürlük Hareketine muazzam bir aura yüklemiştir.
Bugün küresel karşı devrim merkezine dönüşen Ortadoğu, yerel, bölgesel, küresel karşı devrimci, gerici, faşist güçler tarafından bir soykırım, cins kıyımı, tarih, kültür soykırımı ve mezbahasına dönüştürülüyor.
Bu katastrofik döngüye karşı Kürt Özgürlük Hareketi bir Ortadoğu gücü haline gelerek yanıt veriyor. Birikimleri, deneyimleri Ortadoğu’daki devrimci, demokrat, komünalite geleneğiyle birleşiyor. Ve bu güçleri besliyor ve bu güçlerden besleniyor.
Artık bu dinamiği sınıf dinamiğiyle birleştirmek, yaşamsal önem taşıyor.
Karşı-devrimci bir süreci ancak böyle aşabiliriz.