- Dünya üzerinde göçmen sayısı 281 milyon kişiyi aştı. Bunların 160 milyon kadarı işçi olarak çalışıyor. Zorla yerinden edilenler 117 milyon kişi ile rekora ulaştı. Savaş, yoksulluk, salgın ve kuraklık nedeniyle göçler tırmanışa geçti. Kapitalizm göç üretmeye devam ediyor. Dünya finans tekelleri göçmen döviz havalesini sistem içine dâhil etmek için hazırlık yapıyor. Göçmenler genel olarak ucuz ve güvencesiz işgücü olarak sömürülüyor, yerli işçilerle rekabete zorlanıyor.
- ABD, Çin seddinden sonra Meksika sınırına dünyanın üçüncü büyük duvarını örüyor. İkinci büyük duvar ise Türkiye sınırında. Kale Avrupası, caydırıcı güç ve geri itmeler için para akıtıyor. Akdeniz mülteciler için ölüm denizi olmaya devam ediyor. Kuzey Afrika ülkelerinde şebekelerin eline düşen mülteciler fidye için işkenceye maruz kalıyor.
- AB Yeni Göç ve İltica Paktı, evrensel mülteci haklarını büyük oranda rafa kaldırdı. Avrupa mültecileri deport ederken yerlerini geçici sözleşmeli göçmen işçilerle dolduruyor. Türkiye’de prototipi uygulanan “geri kabul anlaşması”, İtalya-Arnavutluk, Britanya-Ruanda, Almanya-Afrika ülkeleri arasında da gündeme geldi. Sistematik geri gönderme mekanizması temel insan haklarını çiğneyerek yerküreye yayılıyor.
- Türkiye bir yandan göç alırken diğer yandan göç veren ülke haline geldi. İngiltere ve Almanya’da iltica başvuruları içinde Türkiyeliler Afganistan ve Suriyelilerden sonra üçüncü sıraya yükseldi. Göç gerçekliği artık büyük oranda Türkiyeli yurttaşlar için de geçerli.
- ABD ve Avrupa’da göçmen düşmanlığını eksen alan “aşırı sağ” partiler ya iktidara geldiler ya da muhalefet gücü olmaya başladılar. Trump seçimleri kazanmak uğruna göçmenlerin evcil hayvanları yediğini iddia etti. Aşırı sağın yükselişi savaş politikalarına da cesaret veriyor. Neofaşizm tehlikesi kapıda. Yabancı düşmanlığı aynı zamanda demokrasi ve özgürlükler alanını baskılamak için kullanılıyor.
- Uzak Asya ülkeleri gelişmiş devletlerin göçmen işçi kaynağı olmaya devam ediyor. Körfez Arap devletlerinde göçmen emeği “kafala” sistemi altında güvencesiz işgücü olarak sömürülüyor.
- Mahsa Amini eylemlerinden sonra sıklaşan baskılar nedeniyle İran’da göç hareketleri yeniden yükselişe geçti. Afganistan göçü ise İran, Türkiye ve Avrupa hattında kendini gösteriyor.
- Hamas’ın 7 Ekim operasyonundan sonra yaşanan Gazze’nin işgali kanlı büyük bir kırıma neden oldu. 50 bine yakın Filistinli can verdi. İsrail ordusunun saldırılarında BM himayesindeki mülteci gettoları ve UNRWA mülteci kampları defalarca bombalandı. İşgal boyunca yaklaşık 2 milyon Gazze’li yerinden edildi. Gazze’de yaşananlar aynı zamanda mülteci haklarının ayaklar altına alındığı vahşi bir laboratuvar işlevi gördü. Peşi sıra gelen Lübnan saldırısında ise yaklaşık 1 milyon kişi yerinden edildi.
- Ukrayna savaşıyla birlikte yaşanan kitlesel göç milyonlarca insanı yerinden etti. 10 milyon kadar Ukraynalı göç etmek zorunda kaldı ya da mülteci oldu.
- 2011 Suriye savaşından bugüne 13 milyonu aşkın insan yerinden edildi. 8 Aralık 2024 tarihinde Şam yönetiminin düşmesiyle birlikte bu kez HTŞ güçlerinden çekinen halklar iç ya da dış göçe yöneldi. Mınbiç ve Tel Rıfat bölgelerinde Suriye Kürtleri yerinden edildi. Lazkiye, Tartus, Halep ve Şam başta olmak üzere Aleviler, Hristiyan topluluklar ve azınlıkların bir bölümü, daha güvenli yerlere çekilmek zorunda kaldı. Diasporadaki mülteciler zorla geri gönderilme endişesi taşıyor. Suriye’nin yeniden inşasında mülteciler yine ucuz işgücü olarak görülüyor.
- İsviçre parlamentosu Ezidi soykırımını oy çokluğuyla kabul etti. IŞİD zulmünden kaçan Ezidiler güvenli geri dönüş, uluslararası koruma ve statü talep ediyorlar. Savaş ve insanlık suçlularının yargılanması da bir diğer talep.
- Suriye’nin politik dizaynı ve ekonomik inşasında sermaye ortaklığı ve işgücü transferine ihtiyaç duyan devletler bir kez daha ucuz ve güvencesiz göçmen emeğini kullanmak üzere harekete geçti. Türkiye özelinde patron örgütlerinden Suriye yatırımı hayalleriyle birlikte Suriyeli işçileri kaybetme korkusu da açıklamaların konusu oldu. Afganistan’da Taliban yönetimi işbaşına geldiğinde sendikaların kapısına kilit vurmuştu. Suriye’de işçi hakları ve sendikaların durumu endişe konusu olmaya devam ediyor.
- Suriye’nin yeniden inşası konusunda Türkiye’yi ziyaret eden AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için 1 milyar euroluk bütçe ayırdı. Geri Kabul Anlaşmasıyla Türkiye’ye “göçmen deposu” rolü biçen Avrupa Birliği, sistematik deportasyon için bir kez daha Türkiye’nin kapısını çaldı.
- 2011 Suriye savaşı ve göçünden bu yana mültecileri demografik dizayn, siyasi baskı ve pazarlık enstrümanı olarak gören AKP anlayışı, geri dönüş sürecinde de “sosyolojik güç” vurgusu yaptı. Mülteciler ise geri dönüşler için güvenlik, istihdam, barınma, altyapı ve barış koşullarının oluşması gerektiğini işaret ediyor. Sıklıkla “Ensar Muhacir” vurgusu yapan AKP iktidarı Suriyeliler için hala mülteci statüsünü tanımış değil.
- 2024 yılı aynı zamanda Türkiye’de Geri Gönderme Merkezlerinde yaşanan hak ihlalleriyle öne çıktı. Hak savunucuları GGM’lerin denetime açılmasını, orta vadede GGM’lerin kapatılmasını, yerine ise BM Göç ve İltica ofislerinin açılmasını talep ediyor.
- 2024 yılı yabancı işçiler için yasal düzenlemelerin de yapıldığı yıldı. Çalışma izni yine patron rızasına bağlandı. Bazı işkollarına sigortalı çalışma muafiyeti getirildi. Modern köleliğin önü açıldı. Türkiye’de halen 2 milyon kadar Suriyeli işçi çalışırken bunların sadece 130 bin kadarı çalışma izni kapsamında. Çocuk işçilik göçle birlikte daha da arttı. İş cinayetleri içinde göçmen oranı da yükselişe geçti.
- Göçmen işçilerin öldürülmesi kadar işyeri dışına atılarak kaybedilme olayları da gündeme gelmeye başladı. Zonguldak’ta kaçak maden ocağında çalışan Afganistanlı göçmen Vezir Muhammed Nourtani yakılarak yok edilmek istendi. Dava duruşması devam eden Nourtani’ye mülteci haklarını savunan inisiyatifler sahip çıkıyor. İzmir Güzelbahçe’de ırkçı saikle işlenen cinayet sonucu Suriyeli 3 inşaat işçisi katledildi. Dava sonucunda müebbet hapis cezası verildi.
- Mülteci düşmanlığını merkez alan siyasi yapılar ve ırkçı kışkırtmalar neticesinde birçok kentte ırkçı saldırılar meydana geldi. Kayseri’de galeyana getirilen kalabalıklar Suriyelilere ait evleri taşladı, dükkânların camlarını kırdı, arabaları ters çevirerek yaktı. Kayseri olayları diğer bazı kentlere de yayıldı. Antalya’da Suriyeli bir genç bıçaklanarak hayatını kaybetti. Hak savunucuları göçmenlere karşı saldırıların nefret suçları kapsamına alınması ve caydırıcı cezalar verilmesi gereğine dikkat çekiyor.
- 2024’te olumlu dayanışma eylemleri de kendini gösterdi. İzmir ve İstanbul’da göçmenler ve mültecilerle dayanışma için platformlar oluşturuldu. Yıl boyunca dayanışma kampanyaları yapıldı, panel ve sempozyumlar düzenlendi.
- Yeni savaş düzenine geçen egemen devletler adeta büyük dünya savaşının kapısını çalışıyorlar. Savaş dinamikleri daha büyük göçlerin habercisi. Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesi ise gidişata müdahale edecek yegâne alternatif. 2025 göç ajandası biraz da bu mücadelenin nasıl bir gelişim göstereceğine bağlı.